31 Aralık 2007 Pazartesi

voleybolda savunma prensibi

Voleybolda, arka hücumun sadece belli noktalardan rakibe sayı verilmesini engellediğini kavramak önemlidir. Takımınızın sayı kazanması için rakip hücumu durdurulmak ya da servisten direk sayılar kazanılmalıdır. Çoğu üniversiteler arası maçta servisten alınan direk sayılar tüm sayıların %20’sinden azını oluşturmuştur. Bu rakam/oran uluslar arası maçlarda daha da düşüktür. Bu da kaybedilen sayıların çoğunun iki yoldan geldiğini gösterir. Birincisi rakip hücumu sağlam blokla engellemek, ikincisi de rakip hücumu durdurup hücuma geçmektir.



Blok yapma savunmanın ilk aşamasıdır. Arka alan savunması da ikincisidir. Bu ikisi birbiriyle bağlantılıdır ve takımınız takım savunmasının bu iki aşamasını oturtmak için saatler harcamalıdır. Blok yaparak rakip hücum agresif bir şekilde durdurulabilir yada sahanın belli bir alanı savunulabilir. Blokta yer almayan savunma oyuncuları, savunmaya blokörlerin yanı sıra topun sahaya düşmemesini engellemek için katılırlar.



Rakip hücumu durdurmada en sık/fazla kullanılan teknik çok daha kompleks(karmaşık yapıda)bir iştir. Hücum, defans oyuncusuna yüksek hızda ve birçok farklı açıdan gelir.Çoğu zaman,savunma oyuncuları bloktan seken topları da yakalamak,durdurmak durumundadırlar.Savunma oyuncuları topu sadece oyuna sokmakla değil,topu karşı atak yapmaya uygun olacak şekilde sahanın belli alanlarına atmakla yükümlüdürler.



İyi takım defansı bir takımın kazanma arzusunu yansıtır. İyi bir savunma oyuncusu topla birçok vücut hareketindeyken oynayabilir ve topu alanın kolayca hücuma dönüştürülebilecek bir noktasına atabilir. İyi savunmacı, aynı zamanda rakibin meydan okumasına ve en sert ataklarına karşı koyacak fiziksel ve zihinsel kuvvete sahiptir. İyi bir savunma oyuncusu hücum eden oyuncuyla topu oyunda tutmak için mücadele eder ve bu yetenekleri geliştirmek büyük zaman enerji ve tekrar gerektirir.



Savunma yeteneklerini geliştirmenin kilit öğeleri



1) Sahayı önünüze alın. İyi savunma oyuncuları her zaman topu ve sahayı önlerine alırlar ve topla oynamak için ileriye hamle yaparlar. Çoğu zaman savunma oyuncuları sahanın ortasında sahayı arkalarına almış şekilde yakalanırlar.

voleybol smaç çeşitleri

Voleybolda, rakip sahaya doğru vurularak yapılan bir hücum tekniğidir. Çok etkili bir hücum tekniği olup, direk sayı almada çok etkilidir.

Smaç için hazırlık pozisyonu koşucuların hazırlığı gibidir. Tüm ağırlık öndeki ayaktadır.

Sağ elini kullanıyorsa sağ ayağı öndedir.

Topa giderken dört, üç yada iki adım kullanılır.

Sağ ayak birinci adım olarak sayılır. İkinci adımda hız artar.

Üçüncü adım sağ ayakla alınır, hızlı ve uzundur. Dördüncü adımlarda ise birbiri içine girmiş bir şekildedir. Üçüncü ve dördüncü adımlarda oyuncunun ayakları hemen hemen yan yana olur.

Ayak parmaklarının ucu hedefini sağına 45 derece dönüktür. Vücut da sağa dönüktür.

Adımlama şu şekildedir: 1. adım sağ, 2.adım sol, 3.adım sağ/sol



Kolların savrulması hücumcuya yüksek sıçrama şansı verir. Oyuncu kollarını yukarıya çektiğinde vücut da onu izler. İyi zamanlanmış kol savruluşu hücumcunun kalçalarının omuzların önüne geçmesine neden olur. Bu da oyuncunun topa vücudu dik durumda iken vurmasını sağlar.

Kolların savruluşunun zamanlanması hareketin başlamasında ayarlanmalıdır. Üçüncü adımda. Bu noktada kollar geriye hareket ettiğinde vücut öne gider.



Hücumcunun kolları 4 adımla birlikte öne gider. Oyuncunun vücudu kalçaları düz bir çizgi halinde illeri-geri hareket eder. Sıçramaya başlarken kollar kalçanın biraz önündedir. Zemini terk ederken kollar başının üzerine gelirler.



Savruluşta kollar neredeyse düzdür. Kolların savruluşu kalçaları öne,omuzları geriye götürür. Bu arada sağ ayak topuk burun yuvarlaması yapar.



Bu dizlerin öne kalçanın geriye doğru hareketini sağlar. Hücum yapanın önce sağ topuğu yerle buluşur. Sol topuk yerle hiç temas etmez. Sıçradığında ayak parmakları yeri gösterir. Bu hareketle kalça omuzlardan daha ileri gider. Bu durumda yön değiştirilebilir.

Hücumcu her iki ayağından da eşit miktarda kuvvet alarak sıçrar. Hücumcu sıçradığı zaman havada iken yere dik olmalıdır.

Hücumcu sol eli sanki topa vuracakmış gibi başının üzerinde kalır, sağ kol geriye düşer. Hücumcu dirseğini elinden geldiğince büker. Vücut havada bir kavis yapar. Kol omuz üzerindedir.



Vuruş büyük bir hızla ve en yüksek noktada yapılır. Hücumcunun kolu topa vuruş sırasında dirsekten düzleşir. Kolu düz ve yukarıyı gösterirken bilek kapanır. Parmaklar açıktır. Kalçaları ve omuzları düz bir çizgi gibidir. Son pozisyonda vücut dik ve düzdür. Kol öne gitmeye devam eder. Vücudun yanında kol hareketi bitirir.

Dikkat edilecek noktalar: Hücumcunun kalçasına durumuna, dirseğin topa doğru yükselmesine, topa vuruş sırasında omuzların durumuna, vuruştan sonra tüm vücudun dikliğine ve kolun topun ardından gidişine dikkat edilmelidir

voleybola yeni başlayanlara ögretme

Aşağıdaki madde oyuncuların voleybol becerilerini geliştirmeyi öğretecek ve teknikleri tanımlayacaktır.



I. Voleybol Tekniğinin Yapısı



A.Voleybol Antrenmanının Sınıflandırılması.

1- Bireysel Tekniği Hazırlayıcı Antrenman

- Isınma ve top alıştırması

- Fiziksel ve hız antrenmanı



2- Bireysel Teknik

Birleştirilmiş Beceri Antrenmanı

- Manşet pas

- El altı servis

- Parmak ucu pas

- Yerleşme ve smaç

- Hücum ve servis

- El üstü servis

- Voleybol oyununa bir yaklaşım

- Oyun rehberi

- Mini voleybol



3- Takım Oyunu

Voleybol Maçı

- Hücum kurma

- Servis karşılama

- Savunma alma

- Hücum zamanını ayarlama

- Altı kişilik maç

- Dört kişilik voleybol maçı

- Altı kişilik basitleştirilmiş maç

voleybol nasıl oynanır

Voleybol yedek oyuncular ile birlikte en fazla 12 kişi ile oynanır.Ama sahaya 6 oyuncu ve değişim ile oyunda bulunan libero ile çıkar.Oyun servis ile başlar topun yere teması veya kural ihlali ile ralli sona erer.Saha kenarında Oyunculardan başka antrenör ve kulüp sorumlularından bazıları yer alabilir.Antrenör dışında yedek oyuncular ya da bir başkası ayakta duramaz yedek koltuklarında oturur.Yedek sporcular oyun sürerken ısınmak için ısınma karesine gidebilirler.Ceza almış oyuncu oyundan alınır ve yedek koltuklarından ayrılmış ceza koltuklarında oturur.Voleybol yedek oyuncular ile birlikte en fazla 12 kişi ile oynanır.Ama sahaya 6 oyuncu ve değişim ile oyunda bulunan libero ile çıkar.
koltuklarında oturur.
sağ üstte bir voleybol sahası gösterilmiştirVoleybol altı kişiden kurulu iki takım arasında oynanır. Amaç, sahayı ikiye bölen filenin üzerinden topu karşı tarafınsahasına düşürerek Oyuncular sahada sabit yerlerde dururlar üç kişi fileye yakın üç kişi de savunma pozisyonunda geride durur. Bir takım topa arka arkaya en fazla üç kere vurabilir. Topa vücudun herhangi bir yeri ile vurmak serbesttir. Oyuncular saat yönünde olmak üzere sürekli değişerek oynarlar. Topu karşı tarafın sahasına düşüren takım puan kazanır. Maç 5 setten oluşur. 25 puana, en az iki farkla olmak üzere ilk ulaşan seti kazanır. Beşinci set 15 puan üzerinden oynanır. En az iki farklı sonuç burada da gereklidir."Libero" defansif bir oyuncudur. Defansta istediği yerde oynayabilir. Ön tarafa geçemez, blok yapamaz, servis atamaz. Forması takım arkadaşlarından farklı renktedir. Takım koçları saha kenarından takımlarına direktifler vermekte serbesttir. Her sette altı değişiklik yapma hakkı vardır. Sadece ön alanda oynayan oyuncular bloğa çıkabilir. Blok, top fileyi geçmeden yapılmalıdır. Blok sayı olarak sayılamaz. Voleybol sahası 18mt x 9mt boyutlarındadır. Tam ortasından bir ağ ile ikiye bölünmüştür. Fileden 3 metre geriye olan kısım atak alanıdır. MANŞET : ZOR SERVİSLER Manşet tekniği çok iyi olan oyuncular bile, sert ve uzun servislerde, manşet için kollarını vucütlarından öne doğru ayırıp iyi bir manşet alabilmek için zorlanırlar. Bu durumlarda vücudunuzu mümkün olduğunca yükseltmeye ve hatta parmak uçlarında kalkmaya çalışın. Ancak en iyisi böyle bir duruma düşmemek için gerekli tedbirleri önceden almaktır. Bunun için vücudunuz topa tam dönük olsun ve ayak hareketleri ile manşet alma yüksekliğini ayarlamaya çalışın. Yeni kurallara göre artık servisler parmakla da karşılanabilmektedir. Bu güzel bir görüntü vermezse de çoğu kez tek çözümdür ve top tutulup atmadıkça parmak pası kötü olsa dahi hakem genellikle faul çalmaz. SERVİS: TOPA KONSANTRE OLUN Servis atmaya hazırlanırken filenin arasından rakip oyu

voleybol tarihçesi

Voleybol Amerikalı William Morgan tarafından 1895'te A.B.D'de bulundu.Morgan YMCA adlı bir dernek üyesi olarak gençlerin spor yapması için bu oyunu geliştirmiştir.Morgan ,bu oyunu Basketboldan daha az fiziksel temas gerektiren bir oyun oluşturmak üzere basketbol,beyzbol,tenis ve hentbolun bazı özelliklerini biraraya getirmiş ve bu oyuna MINTONETTE adını vermiştir. Morgan fileyi tenisten ödünç almış ve onu yerden yaklaşık 183 cm. yükselterek ortalama insan boyunun biraz üzerine çıkarmıştır.1896 yılında Springfield kolejinde Y.M.C.A kongresi toplandığında Dr. Mintonette adını VOLLEYBALL olarak değiştirmiştir. Çünkü önemli olan topu öne-geriye getirmektir ve bu ingilizce volley anlamına gelmektedir. Bir oyun olarak voleybol önceleri A.B.D. iş adamları tarafından oyun sahalarında görülmüştür.1900 yılında Kanada bu sporu benimseyen ilk ülke olmuş ve uluslararası bir kuruluş olan Y.M.C.A. voleybolun bütün dünyaya yayılmasına öncülük etmiştir ve ayrıca aynı yılda voleybol için özel top tasarlanmıştır. İlk uluslararası turnuva 1913 yılında Asya kıtasında düzenlenmiş ve turnuvaya Çin ,Japonya ve Filipinler katılmıştır. 1916'da Filipinler'de topu belli bir açıyla yükselterek başka oyuncu tarafından vurulması şeklinde hücüma yönelik bir stil geliştirilmiştir. Birinci Dünya savaşında Avrupa'ya gelen A.B.D. askerleri voleybolu tanıtmaya başlamışlar ve 1917 yılında Y.M.C.A. üyesi A.B.D. askerleri bu sporu Fransa'ya götürmüşlerdir.1917 yılında Çekoslavakya'da oynanmaya başlamıştır.Aynı yılda oyun puanı 21'den 15'e düşürülmüştür.2.13 metre olan file yüksekliği 2.43 metreye yükseltilmiştir.1918 yılında sahadaki oyuncu sayısı 6 oyuncuyla sınırlı tutulmuştur. Voleybol 1920'de Polonya'da oynanmaya başlanmış ancak her ülke oyun kurallarını değişik olarak belirlemiştir.Örneğin Asya kıtasında voleybol 9 kişiyle ve alçak filede oynanmıştır.1922'de her takım için üç vuruştan sonra topu karşıya atma kararı alınmıştır. 1922'de ilk defa Y.M.C.A. ulusal şampiyonası Brooklyn Newyorkta 11 eyaletten 27 takımın katılımıyla gerçekleşmiştir. 1928'de turnuvalara ve kurallara ihtiyaç duyulduğu görülmüş ve USVBA(Birleşik Devletler Voleybol Federasyonu) kurulmuştur.Voleybol sahasının YMCA takımı dışındakilere açılımı ile ilk defa ABD açık hava oyunu gerçekleşmiştir. 1930'da ilk defa ikili plaj voleybolu gerçekleşmiştir. 1934'te ulusal voleybol hakemleri onaylanmış ve aynı yıl Stocholm'de IAHF (Uluslararası Hentbol Federasyonu ) kongresinde Polonya başkanı bir teknik komite kurulmasını teklif etmiş ve kurulmuştur. 1936'da Berlin'de Olimpiyatlar sırasında II. Kongre yapılmış ve uluslararası bir komitenin kurulmasına karar verilmiştir.Ancak 2. Dünya savaşının çıkması bu girişimi etkilemiştir. 1937'de Boston'daki Amatör Sporlar Birliği toplantısında A.B.D. voleybol federasyonunu ulusal,resmi ,idari örgüt olarak kabul etmiştir. 1938 yılında Amerika'da uygulanan kurallar küçük değişiklerle uluslararası kurallar olarak kabul edilmiştir. 1947'de Pariste yapılan uluslararası kongrede Uluslararası Voleybol Federasyonu belirlenmiştir. Bu federasyona ilk üye olan ülkeler ; A.B.D., Brezilya, Belçika, Fransa, Hollanda, İtalya, Macaristan, Mısır, Portekiz, Polonya, Uruguay ve Yugoslavya' dır. • 1948'de ilk ikili plaj voleybolu turnuvası yapılmıştır. • 1949'da ilk dünya şampiyonası Prag Çekoslavakya'da yapılmıştır. • 1961 yılında Marsilya'da Olimpik branş olarak kabul edilmiştir. • 1964 yılında Tokya'da yapılan Olimpiyatlarda erkekler ve bayanlar voleybol müsabakaları Olimpiyat programına konulmuştur. • 1964 yılında Tokya'da bayanların bir defaya mahsus müsabakaya katılabilecekleri kararı alınmıştır. • 1966 yılında Prag'da bayanların Olimpiyatlara katılmaması kararı kaldırılmıştır. • 1974'de Meksika'daki Dünya şampiyonası Japonya'da Televizyondan yayınlanmıştır. • 1987'de uluslararası voleybol federasyonu Dünya plaj voleybolu serisini programa almıştır. • 1989'da uluslararası voleybol federasyonu voleybol sporuna yardım programı oluşturmuştur. • 1990'da Dünya Ligi kurulmuştur. • 1992'de Amerika'da 4 kişilik profesyonel plaj ligi başlamıştır. • 1995'te voleybol sporu 100 yaşındaydı. • 1996'da ikili plaj voleybolu olimpiyat programına alınmıştırVoleybol'un atası diyebileceğimiz "Mintonette" adlı oyun ilk olarak 1885 yılında, Amerika Birleşik Devletleri'nde oynandı. Massachusetts'in Holyoke kentinde, okulu yeni bitirmiş genç bir beden eğitimi öğretmeni, William G. Morgan, YMCA'de işadamlarına beden eğitimi yaptırmakla görevlendirilmişti. YMCA, "Young Men's Christian Association" ın kısaltılmışı. Türkçe'si : Genç Erkekler Hıristiyan Birliği. Amacı toplumsal çalışmalarla Hıristiyanlığı yaymak olan bu kuruluş, o yıllarda bütün dünyaya kol sarmış bulunan çok geniş bir misyoner derneğiydi. Willam G. Morgan bu derneğin Holyoke kentindeki şubesinde işadamlarına önceleri kuru kuruya beden eğitimi yaptırırken, bir süre sonra, çalışmaları sıkıcılıktan kurtarmak, sağlık için katlanılan bir eziyet durumundan uzaklaştırmak gerektiğini gördü. Eğlendirici, oyun niteliği olan bir çalışma yolu aramaya başladı. Eğlence Voleybolu1891'de gene bir YMCA öğretmeninin, James Naismith'in bulduğu basketbol oyunundan yararlanabilirdi, ama bu oyun koşuya dayanan, çarpışmalara yol açan, gençlere yönelik bir oyundu, yaşlılara göre değildi. Tenis vardı, ama ona da, raket, çevresi telli düzgün bir alan gibi, her zaman, her yerde bulunmayan şeyler gerekliydi. Üstelik de, tenisi iki, en çok dört kişi oynuyordu. William G. Morgan daha çok sayıda insanı, daha kısa bir sürede, topluca, fazla yorucu olmayan bir hareketliliğe sokmak istiyordu. Yeni bir oyun düşündü. Tenis ağını yükseltip yerden 1.80-1.90 metreye gerdi. uzun boylu bir insanın başı hizasında. Basket topunun iç lastiğini çıkarıp top olarak kullandı. (O zamanki basket toplarının dışı deri olur, içlerine lastik kese sokulup şişirilirdi.) Filenin iki yanına geçen iş adamları bu lastiği kendi alanlarında yere düşürmemeye, filenin öbür yanına atmaya çabalıyor, parmakları, avuçları, yumrukları, kollarıyla istedikleri gibi vuruyorlardı. İç lastiğin hafif geldiği görülünce, basket topu denendi, ama o da hem çok büyük, hem de ağırdı. Bunun üzerine bir firmaya özel bir top yaptırıldı. Gene dışı deri, içi lastik keseli, daha küçük, daha hafif bir top. (Ölçüleri bakımından günümüzdeki voleybol toplarına çok yakın bir toptu bu.) İşadamları filenin iki yanından güle oynaya bu topu öbür yana atmaya, kendi alanlarında yere düşürmemek için sağa sola koşuşmaya giriştiler. Ne oyun alanı sınırlıydı ne de oyuncu sayısı. gelenler ikiye ayrılıyor, oyun alanını istedikleri gibi belirliyor, başlıyorlardı oynamaya.William G. Morgan amacına ulaşmış, çarpışması, itişmesi olmayan, tehlikesi az, çok temiz, yoruculuğu ise, oyuncu sayısını azaltıp çoğaltarak, oyun alanını küçültüp büyüterek istendiği gibi ayarlanabilen, son derece eğlenceli bir oyun bulmuştu. Kısa sürede Mintonette'e merak salanların arasında bir doktor (Dr Frank Wood), bir de itfaiye şefi (John Lynch) vardı. bu iki Mintonette'çi, William G. Morgan'la birlikte, oyuna kurallar koymaya başladılar.Ertesi yıl, 1896'da, Springfield koleji'nde düzenlenen bir YMCA beden eğitimi öğretmenleri toplantısında, Mintonette'den söz açılınca, oyunu tanıtmak amacıyla bir gösteri maçı yapılması önerildi. William G. Morgan hemen gidip Holyoke'dan beşer kişilik iki takım getirerek delegeler önünde oynamalarını sağladı, o güne kadar konan kuralları açıkladı. Takımlardan birinin kaptanı Belediye başkanı J.J. Curran, öbürünün kaptanı itfaiye şefi John Lynch'di. Bulunup geliştirilmesine bir itfaiye şefinin, John Lynch' katılmasından olsa gerek, voleybol bütün dünyada itfaiyecilerin geleneksel sporudur. nerede bir itfaiye örgütü varsa, yanında bir voleybol alanı da vardır. Yukarıda İngiliz İtfaiyeciler voleybol oynuyor.Mintonette oyunu, en kısa söyleyişle, "topu yere düşürmeden karşı alana atmak" diye tanımlanabilirdi. Yani topa havadayken vurmak. Oyunu izleyenlerden Profesör Albert T. Halstead "Mintonette" yerine "volley Ball" adını önerdi. "Volley " tenis ile futbolda kullanılan bir terimdi. "Topa yere değmeden vurmak" anlamına Mintonette oyununun temel özelliğine çok uygun düştüğü için bu ad hemen benimsendi. (1952 yılında, yani elli altı yıl sonra, A.B.D Voleybol birliği bu iki sözcüğü birleştirerek "Volleyball" diye yazılmasına karar vermiştir.)Eğlence voleybolu kısa sürede bütün dünyada yayıldı. Çok sevildi, durmadan gelişti. Çin'de balıkçılar balık ağlarından file yapmış voleybol oynuyorlar. Soldaki takımda altı kişi olduğu görülüyor. File önü sıçramaları, smaç, blok bilinmektedir.1896'da Springfiald Koleji'nde yapılan gösteriden sonra, istek üzerine, William G. Morgan o güne kadar geliştirdikleri kuralları yazarak toplantı yöneticilerine sundu. Bunun üzerine bir komite kurulup voleybol oyununu incelemek, geliştirmek, kurallarını belirlemekle görevlendirildi. YMCA dernekleri voleybolu kısa sürede bütün Amerika Birleşik Devletleri ile Kanada'ya yaydıkları gibi, misyonerler aracılığıyla başka ülkelere de götürdüler. J. Howard Crocker Çin'e, Franklin Brown Japonya'ya Dr. J.H. Gray Burma'ya, Hindistan'a, daha başkaları Güney Amerika, Avrupa, Afrika Ülkelerine bu eğlenceli oyunu yarışırcasına yaydılar. 1910 Yılında Filipinlere giden Elwood S. Brown ise orada voleybolu tanıtmakla kalmadı, üç yıl sonra, 1913'de, yapılmasına öncülük ettiği Manila Uzak Asya Oyunları'nda voleybolunda yer almasını sağladı.İlk Smaç1913 Manila Uzak Asya Oyunları'nın voleybol tarihinde önemli bir yeri vardır. Daha önce parmaklarla, ellerle, yumruklarla, kollarla, avuçlayarak, okkalayarak topu karşı alana atmaktan başka bir özelliği bulunmayan eğlence voleyboluna bu tarihte ilk olarak "Smaç" hareketi girmiştir. günümüzün insanı "voleybol" denince her şeyden önce smaç hareketini düşünür. 1913'e Kadar ise voleybolda böyle bir hareket yoktu. Amerikalılar voleybolu bulmuş, geliştirmiş, dünyaya yaymış, ama oyuna smaç hareketini Filipinliler sokmuştur. Demek ki "Eğlence voleybolu"nun bulucusu Amerikalılar; günümüzün çok sevilen sporu "Güç voleybol"una geçişi sağlayan "smaç" hareketinin bulucusu da Filipinlilerdir.Japonların uçan servisleri dünya voleybolunda ön sıralara geçmelerini sağlayan şaşırtıcı bir uygulamaydı. 1913 Manila Uzak Asya Oyunları'nda voleybol yarışmalarına katılmak üzere içerlerden, ormanlık bölgelerden gelen bir takım, filenin önüne uzun boylu iri yarı bir oyuncu koyuyor, sonra da öbür oyunculardan biri topu onun önüne doğru yükseltiyordu. Bu iri yarı adam havaya yükseltilen topu güzel güzel karşıya atacağına, bir iki adımlık bir koşuyla gelip bütün gücüyle yumrukluyor ya da tokatlıyordu. böyle bir vuruşu kurtarma olanağı yoktu, öte yandan kurallarda böyle bir vuruşu yasaklayan herhangi bir söz de yoktu. Oyuna bu tür bir hareketin girebileceği kimsenin aklına gelmemişti anlaşılan. hemen Amerika Birleşik Devletleri'ne, YMCA dernekleri merkezine mektup yazılıp ilginç durum anlatıldı, ne yapılması gerektiği soruldu. gelen karşılıkta, kurallarca yasaklanmayan her hareketin geçerli olduğu belirtiliyordu. Böylece voleybola "smaç" hareketinin girişi onaylanıyordu, "eğlence voleybolu"ndan (Recreation volleyball) "Güç Voleybolu"na (Power volleyball) doğru en önemli adım atılmış oluyordu.Smaç hareketinin voleybol oyununu değiştirmekte ne kadar etkili olduğunu anlamak için, bu konu üzerinde biraz durmak yeter.Teniste fileye yaklaşıp karşıdan gele topa sert bir vole vurma ya da raket tutarak topu kesip file dibine indirme hareketi vardır. voleybolda da arkadan kurtarılması çok güç olan smaçları engelleyebilmek için bu yola gidilmiştir. Vurulan topu filenin üzerinden geçerken ellere çarptırıp karşı alana düşürmek, yani blok. Demek ki günümüzün voleybolunda çok önemli bir yer tutan "blok" hareketini de bu spora "smaç" getirmiştir.Sıçrama için de aynı şey söylenebilir. Smaç hareketi filenin yükseltilmesine neden olmuştur. smaç ile blok, sıçrayan iki oyuncunun havada yaptıkları karşılıklı, birbirine bağlı iki hareket olarak voleybol sporunun gelişmesini, bugünkü durumuna gelmesini sağlamışlardır. Parmaklarla topun karşı alana atılması diye özetlenebilecek "Eğlence voleybolu"ndan, ağır bir spor olan, üstün yapı, güç, kondisyon isteyen "Güç voleybolu"na smaç hareketiyle geçildiği açıktır. Öyleyse, 1895'i genel olara "voleybol"un, 1913'ü ise bugünkü anlamıyla "Voleybol Sporu"nun başlangıcı diye kabul etmek gerekir.Güç VoleyboluBirinci Dünya Savaşı'nda voleybol Amerikan ordusunun önemli bir eğlence sporu durumuna gelmişti. Dünyanın çeşitli ülkelerine dağılan Amerika birlikleri oralara voleybol fileleri, voleybol toplarıyla gittiler. Böylece, voleybolun dünyaya yayılmasına misyonerlerden sonra Amerikan askerlerinin de büyük katkısı oldu.1916 Yılında Amerika'da ilk Voleybol Kuralları kitabı yayımlandı. Daha önce, bu kurallar, genellikle YMCA derneklerinin dergilerinde yer alırdı. Ama oyun artık iyice yaygınlaşmıştı. Nitekim YMCA'ciler yıllarca geliştirilmesine, tanıtılmasına öncülük ettikleri bu sporun bütün ulusa mal edilmesi için, 1928'de, Amerika Birleşik Devletleri Voleybol Birliği'nin kurulmasına da öncülük ettiler. Amerika'da ulusal turnuvalar yapılmaya başlandı.1939'da İkinci Dünya Savaşı patlayınca, voleybol Amerikan askerleriyle birlikte yeniden dünyanın dört bir yanına yayıldı.1942'de İse Sovyetler Birliği Washington Elçisi'nin yetkililere başvurarak voleybol oyunu üzerine bilgi topladığı, Amerika'da uygulanan kuralları alıp memleketine gönderdiği görüldü.1947'de Paris'te Uluslararası Voleybol Federasyonu kuruldu.1948'de Amerika Birleşik Devletleri voleybol takımı Avrupa'da bir gösteri turnesine çıktı.1949'da İlk dünya şampiyonası Çekoslovakya'nın Prag kentinde yapıldı. Birinciliği Çekoslovakya, ikinciliği yedi yıl önce voleybol konusunda Amerika Birleşik Devletleri'nden bilgi isteyen Sovyetler Birliği kazandı.1952'de Moskova'da yapılan kızların birinci, erkeklerin ikinci dünya şampiyonalarına ise Amerika Birleşik Devletleri katılmadı. Hem erkeklerde, hem de kızlarda Sovyetler Birliği birinci, Çekoslovakya ikinci oldu. 1956'da Paris'te yapılan dünya şampiyonalarında da Amerika Birleşik Devletleri'nin erkeklerde altıncı, kızlarda dokuzuncu olduğu izlendi.Voleybolun artık bir Avrupa oyunu niteliği kazandığı, Amerika'nın gerilerde kaldığı, bu sporun hızlı gelişmesine ayak uyduramadığı anlaşılıyordu.1960'da Brezilya'nın Sao Poulo kentinde yapılan dünya şampiyonalarında takımlar şöyle sıralandı: Erkeklerde birinci, Sovyetler Birliği; ikinci, Çekoslovakya. Amerika Birleşik Devletleri yedinci. Kızlarda birinci, Sovyetler birliği; ikinci, Japonya. Amerika birleşik Devletleri altıncı.Voleybolun Amerika'dan Doğu Avrupa'ya kaydığı artık biliniyordu. İlginç olan bir Asya ülkesinin, Japonya'nın araya girmesiydi. Üstelik, Japonların bu dünya şampiyonasında ilgi çekmeleri yalnız dereceye girmelerinden gelmiyordu. Oyuna yenilikler katmışlardı. Japon servis diye anılan değişik bir servis atıyor, servisleri parmak yerine manşetle karşılıyorlardı. Özellikle sert balans servislerin manşetle alınması büyük kolaylık sağlıyordu oyunculara. Japon erkekleri dereceye giremedilerse de, kızlar uçan servisleriyle hiç beklenmezken ikinci oldular. Japonların çalışma süreleri de şaşırtıcıydı. Dört ile altı saat arası süren uzun antrenmanlar yapıyorlardı. Maç günleri de kısaltmıyorlardı çalışma sürelerini. Diyelim maçları 16:00'da, Japon takımı saat 14:00'de gelip çalışmaya başlıyor, sonra oyuncular ellerini yüzlerini yıkayıp maça çıkıyorlardı. Buna karşılık, Sovyet Birliği, Romanya gibi Doğu Avrupa takımlarının, maç sabahları birer saat süren hafif çalışmalar yaptıkları görülüyordu. 1962'de Moskova'daki dünya şampiyonalarında Japon kız takımı Sovyet takımını yenerek birinci oldu. Maçın ilk setinde hakem Japon takımının bloklarına sürekli file çalıyor, Sovyet oyuncular da hep blok aut arayarak oynuyorlardı. İlk seti verince Japonlar bloksuz oynamaya başladılar, çok başarılı bir yer savunması yaparak maçı 3-1 aldılar. Erkeklerde Japonya biraz daha göz doldurduysa da, gene dereceye giremedi, alışılmış sıralama değişmedi : Sovyetler Birliği birinci, Çekoslovakya ikinci. 1957'de, Sofya'da yapılan bir toplantıda "voleybol"un Olimpiyatlara alınmasına karar verilmişti. Bu karar ilk olarak 1964 Tokyo Olimpiyat Oyunları'nda uygulandı. Erkeklerde yine birinci, Sovyetler; ikinci, Çekoslovakya, Kızlarda gene birinci, Japonya; ikinci Sovyetler. Bir değişiklik olmamıştı. Teknik, taktik yönlerinden de pek bir yenilik yoktu. Ama yarışmalar sırasında Tokyo'da yapılan toplantıda Uluslararası Voleybol Federasyonu bir kural değişikliği önerisini kabul ederek blokta ellerin karşı alana geçebileceğini bildirdi.Voleybolda köklü değişikliklere yol açacak bir karardı bu. Eller karşı alana sokulunca blok yanından geçme olanağı, bloktan kaçma olanağı çok sınırlanıyordu. En önemlisi de pasların fileye yaklaştırılması engelleniyordu.Smaç ile Blok DengesiBaşlangıçta, vücudun karşı alana hiçbir şekilde geçmemesi voleybolun kesin bir kuralıydı. Bu gün blokta eller karşı alana geçebiliyor, hatta daha sonra yapılan değişikliklerle ayaklar da file çizgisine basabiliyor. Bu gibi kural değişiklikleri smaç ile blok arasında bir denge kurmak için yapılmakta. Kurallar yüzünden smaç ile bloktan birinin öbürüne üstünlük sağlanması istenmiyor.Servis karşılamada, yer savunmasında, parmaklar yerine manşetin kullanılmaya başlanması, dünya voleybolunun görünümünü kısa bir sürede değiştirdi.Eller kendi alanında tutularak yapılan blok, "pasif blok", yalnız yüksek paslarla voleybol oynandığı sürece smaçla eşit durumdaydı, smaç karşısında "çaresiz" değildi. Pas yüksek atılıyor, ikili blok vuruş yerine gidiyor, smaçör sıçrayıp vuruyor, blok da topun geçeceği alanı kapatıyordu. Sonra, file önüne birdenbire gelip alçak ya da kısa paslarla vurulan smaçlar başlayınca, ikili blok kurulamaz oldu. Tekli blok ise, tam yerinde, tam zamanında çıkılsa bile, eller kendi alanında tutulacağından, "çaresiz" kalıyordu. Smaçör tekli bloğun sağından, solundan kolayca geçebiliyordu.Burada sözünü ettiğimiz "kısa" smaçlar, aşağıda özelliklerini anlatacağımız Asya voleybolunun erken sıçramayla vurulan kısa smaçları değildir. Bazı antrenörler, Asya voleybolunu küçümsemek, yeni bir şey olmadığını belirtmek amacıyla, "Biz vurmuyor muyduk, bizde vuruyorduk kısa, hem de ne biçim vuruyorduk !" gibi sözler ederler. Oysa Asya voleybolunun kısa smaçı ile Avrupa voleybolunun eskiden kullandığı kısa smaç aynı şey değildir.Japonların voleybola getirdikleri yeniliklerden biri de, canlı, hırslı, yere yakın savunma anlayışıydı. 1962'de, Japon kızları, yer savunmasındaki üstün başarılarıyla dünya şampiyonu oldular.Top filenin üstünden çok yüksek geçmiyor, ama Japon oyuncular ellerini karşı alana sokmadan pasif blok yapmışlar. 1964'den önce bu uygulama, kurallara göre bir zorunluluktu.Avrupa voleybolunun eskiden kullandığı kısa smaçta, oyuncu fileye hızla yaklaşır, top pasörün parmaklarından çıkar çıkmaz sıçrayıp vurur. Vurulduğu anda top ölü noktadadır, yükselişi bitmiş bir an havada durmuştur. Karşıdaki blokçu da top pasörün parmaklarından çıkar çıkmaz, smaçörle birlikte sıçrar. Blokçu ellerini kendi alanında tutup eski kurala göre, pasif blok yaparsa, smaçör fileye dik vurmadığı kadar hep geçecektir. Pas fileye çok yakın atılmamışsa, top fileye değmez bile. İşte eller karşı alna sokularak yapılan aktif blok smaçörün bu kesin üstünlüğünü ortadan kaldırmıştır. Pasörün elinden top çıktıktan sonra sıçrayan bir smaçörün, aynı anda sıçrayarak ellerini karşı alana sokan, topa yaklaştıran bir aktif blokçuyu geçmesi kolay değildir. Bu durumda başarı oyuncuların üstünlüğüne, ustalığına kalır. Blokta ellerin karşı alana geçebileceği kuralı, kısa paslardaki gelişmeyle birlikte bozulan smaç ile blok dengesini yeniden sağlamak için kabul edilmişti. Ama bu kural değişikliğinin voleybol üzerindeki etkileri inanılmayacak kadar büyük oldu. Dünya voleybolu iki ayrı oyun tarzına yöneldi.Japon oyuncular yüksek smaça karşı köşeye üçlü blok koymuşlar. 8 ile 10 numara ellerini karşı alana sokarak aktif blok yapıyorlar. Her durumda bloğa çıkmayan ünlü pasör Nekoda (2) ise, karşı smaçörün paralele döneceğini anlayınca, genç bir pasif blokla, onlara yardımcı olmuş.Asya Voleybolu "Aktif Blok" diye adlandırılan bu yeni blok anlayışına karşı ilk akla gelen çözüm, blok üstü smaçlardı. 1965-66 Yıllarında özellikle Doğu Avrupa Takımları, Çekoslovakya, Sovyetler Birliği, Doğu Almanya, Polonya, Bulgaristan, çok uzun boylu oyunculara kule gibi yüksek paslar atarak blok üstü vurdurma yolunu seçtiler. Smaçör yukardan vurunca, blok da ister istemez yukarı uzanıyor, elleri karşı alana sokma kuralından yararlanamıyordu. Bu tarzın üstünlüğü fazla beceri istememesi, hata yapma olasılığını azaltması, fizik gücüne dayanması, olağanüstü teknik çalışmaları gerektirmemesi avantajıydı. Buna karşılık, oyun çok yavanlaşıyordu, tek düze, izlenmesi bıkkınlık veren bir aynı hareketler dizisi haline geliyordu.Doğu Asya takımları ise, kendi yapılarına daha uygun bir yol aramak zorundaydılar. Asya ülkelerinde oynanan, kuralları değişik bir voleybol tarzının özelliklerinden esinlenerek, çabuk girişlerle ikili blok kurulmasını önlemek, file hareketleriyle karşı blokçuları birbirini engeller duruma getirip bloksuz vurmak, bloğun kıpırdamasına olanak vermeyecek kadar erken sıçramalarla kısa vurmak, file önünde arka oyuncuları da sıçratarak kimin vuracağını gizlemek gibi yöntemlere başvurdular. İkili girişleri, örmeleri geliştirdiler.1970 Dünya Şampiyonası'nda en büyük smaçör seçilen Dimitar Zlanatov'a yüksek toplarda aktif blok yapmak olanaksızdı. Topa iyice yukardan vuran bu smaçörü Doğu Alman blokçular çok geç pasif blok çıkarak durdurmaya çalışıyorlar.1966'da Çekoslovakya'da yapılan altıncı Erkekler Dünya Şampiyonası'nda Japonlar bu yeni anlayışlarıyla oynadılar. Üstün teknik isteyen, çok hata yapma olasılığı yaratan, sürekli sıçradığı için son derece yorucu olan, uzun çalışmaları gerektiren, bu yeni, izlenmesine doyulmayan voleybol, dereceye giremedi. Beşincilikte kaldı. Çekler hatasız yüksek voleybolları ile birinci olurken, kısa smaçlarla süslenen bir yüksek voleybol oynayan Rumenler ikinci oldular. Ancak on birinci olabilen Amerika Birleşik Devletleri'nin yetkilileri ise antrenörlerine Avrupa voleybolunu inceleme görevini vermek gereğini duydular.

Dünyada voleybol

1895'de, eğitmen William G. Morgan, YMCA' da (Young Men's Christon Association), işadamları sınıfları için basketbol, beysbol, tenis ve hentbol öğelerini harmanlayarak basketboldan daha az fiziksel güç gerektiren bir oyun geliştirmeye karar verdi. Voleybol oyunu mintonette adıyla yarattı. Morgan tenisten fileyi aldı ve bunu zeminden ortalama bir erkeğin boyunun biraz üstünde kalacak şekilde 2.10 m yüksekliğe yerleştirdi. Mintonette oyunu, en kısa söyleyişle, "topu yere düşürmeden karşı alana atmak" diye tanımlanabilirdi. Yani topa havadayken vurmak. Oyunu izleyenlerden Profesör Albert T. Halstead "Mintonette" yerine "volley Ball" adını önerdi. "Volley " tenis ile futbolda kullanılan bir terimdi. "Topa yere değmeden vurmak" anlamına Mintonette oyununun temel özelliğine çok uygun düştüğü için bu ad hemen benimsendi. (1952 yılında, yani elli altı yıl sonra, A.B.D Voleybol birliği bu iki sözcüğü birleştirerek "Volleyball" diye yazılmasına karar vermiştir.)

asyada voleybol

1966'da Murafa'nın Çekoslovakya'daki Dünya Şampiyonası'na götürdüğü ulusal takımımızın beş genç oyuncusu Deniz ESİNDUY, İlhan ÇETİNKAYA, Aziz KALAĞOĞLU, Mustafa TOPAÇ, İbrahim VURAN idiler. "Japon voleybolu"nu genç yaşta, gelişme yıllarında görme olanağı bulan bu voleybolcularımızdan İlhan ÇETİNKAYA ile İbrahim VURAN, özellikle yeniliklere açık, gelişme, ilerleme özlemi içinde gençlerdi. Her ikisi de oynadıkları takımlarla Asya voleybol anlayışının harekelerlerini sokmakta öncülük ettiler. Antrenörlük de yapan ilhan ÇETİNKAYA çalıştırdığı takımları bütünüyle bu anlayışa yönlendirdi. Ayrıca, 1971 yılında, genellikle Japon antrenörlerin yaptıklarından kaynaklanan, Asya voleybol anlayışının kurumsal temellerini, uygulama tekniklerini açıklayan, Voleybol adlı bir kitap da yayımlandı. 1966'da ulusal takımımızın kaptanlığını yapan, sporculuğu bırakıp bütünüyle antrenörlüğe adanma hazırlıkları içindeyken "Japon voleybolu"nu görme olanağını elde eden Değer ERAYBAR ile dünya voleybolunu yakından izleyen Ankaralı iki antrenör, Cafer AKSAKAL ile Cengiz GÖLLÜ de, çalıştırdıkları takımlarda, asya voleybol anlayışının file hareketlerini uygulamaya başladılar. Örnekse, Cengiz GÖLLÜ'nün antrenör, İlhan ÇETİNKAYA'nın oyuncu olduğu ODTÜ'de, 1968-1971 yılları arasında, kısa, kurşun, jet, alçak, çapraz Romen paslarla oynanıyordu. Doğu Avrupa voleybol anlayışıyla yetişmiş olan sporcuların Asya voleybol anlayışının kaçınılmaz koşulu olan erken sıçramaları kolay kolay benimsemedikleri, erken kısayı ölü kısaya, kurşun pası kaydırak pasa dönüştürerek hep topun pasörün elinden çıkmasını beklemek eğilimi içinde oldukları, ayrıca kurşun jetleri de bombeli jete dönüştürdükleri bir gerçektir. İlhan ÇETİNKAYA kitabında erken sıçramanın (Flash hareketinin) önemini açıkça belirtmiş olsa da, bu geçiş döneminde, başka bir voleybol anlayışıyla yetişmiş oyunculardan, özlenen sonuç alınamamış olabilir. Nitekim 1970-7971 yıllarında ulusal takımlarımızı çalıştıran Bulgar antrenör Kosta ŞAPOF, erken sıçrama üzerinde pek durmamış, hızlı voleybolu, Avrupalıların "Quick" dedikleri "çabuk" smaçlarla oynatma yolunu seçmiş, ölü kısa, kaydırak, bombeli jet paslarla yetinmek zorunda kalmıştır. Altınyurt'da 1972'ye kadar yapılan hızlı voleybol çalışmaları da bu anlayış çerçevesindeydi. Avrupalıların çabuk smaçlarıyla bir oyun anlayışını uyguluyorduk. 1972'de Ankara'da yapılan Balkan Gençler Şampiyonası'nda erken sıçramaları deneyen Bulgar takımını izleyince, flash hareketinin nasıl yapılması gerektiği konusunda kesin bir görüşe varmış olduk. Bu tarihten sonra Altınyurt Asya voleybol anlayışına giden yolda büyük bir atılıma girdi. Türk voleyboluna birbiri ardına yeni file hareketleri getirdi. Önce seyircilerin, giderek bütün genç voleybolcuların ilgisini çeken bu oyun tarzına "Altınyurt Tarzı" denmeye başlandı. Asya voleybolu, seçkin sporcuları az olan, yetiştirdiği iyi oyuncularını sürekli başka kulüplere kaptıran Altınyurt'un, her şeye karşın, önce yükselmesini, sonra da uzun yıllar Deplasmanlı Lig'de kalabilmesini sağladı. Ama önlerde yer almayan bir takımın getirdiği yenilikler, beğenilse de, öbür takımları yeterince etkilemedi. 1971 yılında Voleybol Federasyonu Teknik Komitesi, ulusal takımlarımızın başarılı olabilmeleri için, Doğu Avrupa oyun anlayışından uzaklaşıp Asya oyun anlayışına yönelmemiz gerektiği konusunda bir karar aldı. Bu yönde bir başlangıç yapılması için de genç ulusal erkek takımının başına antrenör olarak Cafer AKSAKAL getirildi. İstanbul, Ankara İzmir'de geniş bir çalışma başlatıldı. Bu çalışmalarda antrenörleri, oyuncuları (özellikle Asya voleybol anlayışıyla yetiştirilmekte olan pasörleriyle) Altınyurt'lular da görev aldılar. Çeşitli turnuvaları, şampiyonaları içeren, aralıklarla sürdürülen iki yıllık bir çalışma sonucunda, hızlı voleybol oynayabileceğine inanılan bir takım oluşturuldu. Cafer AKSAKAL'ın 1973'de Hollanda'da yapılan Avrupa Gençler Şampiyonası'na götürdüğü bu takım orada beş maç kazandı, üç maç yitirdi, on dördüncü oldu. Ama takımımızın oynadığı voleybol büyük övgülerle karşılandı. Hollanda'daki maçları izlemiş olan Nejat ALTAV şöyle yazıyordu: "Yirmi beş yıla yakın voleybolun içinde hakem ve gazeteci olarak bulunduğum sürede iddia edebilirim ki genç takımımız, ilk defa modern voleybol oynamıştır.(...) Eski voleybol klasik yüksek pasları yerine fileye paralel gelen topları vurmaya hazır üç smaçörümüzü bir anda karşılarında gören Macarlar şaşırmış ve blokları çökmüştü." Almanlara teknik direktörlük yapan ünlü Rumen antrenör Sebastian Mihailescu da şöyle diyordu: "Grubumuzda Türkleri favori görüyorum. Zira modern voleybolu gerçekten uyguluyorlar." Evet, Asya voleyboluna artık "Japon voleybolu" değil, "modern voleybol" deniliyordu. Yani herkes bu tarzı benimseme yolundaydı. Türkler ise bu voleybolu Mihailescu gibi bir antrenöre bile beğendirecek düzeyde oynayabiliyorlardı. Bu umut ışığı, ne yazık ki, yaşları dolan oyuncuların takımdan ayrılmaları, Cafer AKSAKAL'ın da ertesi yıl antrenörlüğü bırakmasıyla sönüverdi. Ama Asya voleybolunun file hareketleri genç ulusal takımlarımızdaki oyuncular aracılığıyla kulüp takımlarına yayılmaya başlamıştı. 1975 yılında, Altıyurt Kulübü'nde, federasyon Teknik Direktörü Ayhan DEMİR'in başkanlığında yapılan, Mehmet BENGÜ, Enver GÖÇENER, Cahit ERDOĞUŞ'un katıldıkları bir toplantıda, 1971'den bu yana genç ulusal takımlarda çalıştırılan oyuncularla bir Umut Ulusal Takımı oluşturmak düşüncesi ortaya atıldı. Asya voleybol anlayışıyla oynatılacak olan bu takım dört yıldır verilen emeklerin ürününü toplayacaktı. Teknik, taktik antrenörlüğünü Mehmet BENGÜ'nün, kondisyon antrenörlüğünü Enver GÖÇENER'in üstlendiği Umut Ulusal Takımı'na şu oyuncular seçildi: Selim ÇAVUŞOĞLU, Serap GENÇSU, Dünya BALTACIOĞLU, Serdar ÇAĞAN, Yusuf HAKİM, Ahmet ÖZÇAM, Mehmet GÜNDÜZ, Secaattin YETİŞTİREN, Şakir KAYHAN, Cumhur TEZESEN, Eşref YILDIRIMER, Gökhan ESENTAN. Asya voleybol anlayışının üstünlüğünü kanıtlama özleminin yarattığı büyük bir coşkuyla hazırlanan takımımız, 1975 yılı Temmuz ayında, Batı Almanya'nın Mannheim kentinde, Romanya, İtalya, Batı Almanya genç ulusal takımlarının katıldığı dörtlü bir turnuvaya götürüldü. İlk maçımızda Batı Almanya'yı şaşkına çevirerek 3-0 yendik.(Aslında çok iyi hazırlanmış olan Alman takımı ertesi gün İtalya'yla 3-2 lik bir maç oynadı, son gün ise Romanya'yı 3-2 yenmeyi başardı.) İkinci maçımızda, büyük bir çekişmeden sonra, Rumenlere 3-2 yenildik. Hem Romanya'yı, hem de Batı Almanya'yı yenen İtalya'yla oynayacağımız üçüncü maç şampiyonluk maçıydı. Prof. Anderlini'nin antrenörlüğünü, sonraki yılların ünlü oyuncusu Lanfranco'nun kaptanlığını yaptığı, büyük umutlarla bakılan güçlü İtalyan genç takımı, Türkiye karşısında 3-0 lık umulmadık bir yenilgiye uğradı. Romanya ile İtalya gibi iki voleybol ülkesini geride bırakarak şampiyon olduk. Asya voleybol anlayışı ikinci umut ışığını yakmıştı. Yurda dönüldüğünde Umut Ulusal Takımı na yeni bir görev çıktı. Mart ayında Fransa'da yapılan Batı Avrupa Kupası maçlarında yöneticilerle aralarında geçen bazı tatsız olaylar yüzünden Erkek Ulusal Takımımızın oyuncuları, Akdeniz Oyunları için yapılan çağrıya gelmemişlerdi. Mannheim'daki başarının sağladığı güvenle Federasyon, Cezayir'deki Akdeniz Oyunları'na umut Ulusal Takımı'nı göndermeye karar verdi. Cezayir'de yaptığımız üç maçtan ilkinde Fas'ı 3-0 yendik, ikincisinde İtalya'ya 3-0 yenildik, klasmanda Mısır'la oynadığımız maçı 3-1 kazanarak sıralamada beşinci olduk. Ülkemizdeki Asya voleybolu çalışmalarının en üst düzeye ulaştığı 1975 yılından sonra ise bir geri dönüş yaşandı. İkinci umut ışığı da sönmüştü. Eski voleybolcularla yeni voleybolcuların bir arada yer aldıkları ulusal takımımız, iki anlayış arasında bocalamaya başladı. Maçlar oyuncuların becerilerine, alışkanlıklarına göre düzenlenen, eski mi yeni mi anlaşılmaz bir sistemle oynanır oldu. Asya voleybol anlayışı aşağı yukarı on yıl içinde bütün ileri gitmiş voleybol ülkelerini etki alanına almıştı. Her ülke kendi voleybol anlayışını gözden geçirip köklü değişikliklere uğratmış, kısa sürede dünya voleybolu bambaşka bir görünüm kazanmıştı. Artık her şey ortaklaşa kullanılıyordu. "Asya voleybolu", "Japon voleybolu" demenin de bir anlamı kalmamıştı; "Çağdaş voleybol" deniyordu. Türkiye ise iki anlayışı birlikte sürdürmekte en fazla direnen ülkelerden biri oldu. Çünkü en seçkin oyuncular kurum kulüplerinde toplanmışlardı. ODTÜ, Altınyurt gibi amatör kulüplerdeki, ulusal takımlardaki çalışmalar, amacı yalnızca şampiyonluk olan kurum kulüplerini etkilemiyor, "Riskli voleybol" diye adlandırılan çağdaş voleybol bu takımlara bir türlü giremiyordu. Genç oyuncuların ulusal takımlardan götürdükleri hareketler, başarılı olabildikleri sürece, oyunu süslemek için kullanılıyor, böyle "fantezi" hareketlere genellikle kolay maçlarda göz yumuluyordu. Bu yanlış tutumu kıran kulüp Eczacıbaşı oldu. Kuruluşunda, Deplasmanlı Lig'e yükselişinde Ayhan DEMİR'in büyük emeği olan bu kulübün, "Başarıya hangi tarz götürüyorsa o tarz iyidir" görüşünü savunan yöneticileri, içerdeki başarılarla yetinmeyerek Avrupa Kupalarında başarı aramaya başlayınca, hem erkeklerde, hem kızlarda çağdaş voleybola yönelmek gereği duydular. Ayhan DEMİR'den sonra teknik direktörlüğe getirilen Cengiz GÖLLÜ, aslında, Türkiye'de Asya voleybol anlayışının file hareketlerini ilk uygulatan antrenörlerden biriydi. Ayrıca, 1971 yılında, ulusal takımlarımızın Asya voleybol anlayışına yönelmeleri gerektiği konusunda karar alan Voleybol Federasyonu Teknik Komitesi'nin de bir üyesiydi. İçerde, kolay, hataları en aza indiren Doğu Avrupa voleybolu ile sonuca gidilebiliyordu, ama dışarıya açılınca, artık herkesin oynadığı çağdaş voleybola geçmek, başarılı olabilmenin tek yoluydu. Liglerde Eczacıbaşı'nın çağdaş voleybol oynamaya başlaması, İtfaiye (Değer ERBAY), Galatasaray (Cahit ERDOĞUŞ), Vinylex gibi güçlü takımların bu yoldaki çabalarıyla birleşince, birtakım inatçı direnmelere karşın, Türk voleybolunun görünümü de değişiverdi. Bunun sonucu olarak da, kulüp takımlarımız Avrupa kupalarında finallere yükselmeye, dereceye girmeye başladılar. Gene Cengiz GÖLLÜ'nün Eczacıbaşı'nda yürüttüğü "Çağdaş voleybol" çalışmalarının ürünü olan çok büyük bir başarı da, 1977 yılında, İtalya'da, Genç Kızlar Avrupa Şampiyonası Elemeleri'nde elde edildi. Genç Kız Ulusal Takımımız dörtlü turnuvada Belçika'yı 3-0, İtalya'yı 3-2, İspanya'yı 3-0 yenerek birinci oldu.